AB Ä°KG Pro Dezavantajlıların Sosyal Entegrasyonu ve Ä°stihdamı Programı kapsamında Antakya Hayrettin Özkan Ortaokulu adıyla hazırladığımız "Aydınlığa Giden Lokomotif" adlı projemiz, 2444 baÅŸvuru içinden seçilerek meÅŸhur klarnet ustası Serkan ÇaÄŸrı, birçok STK temsilcisi ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Dr. Mehmet MÃœEZZÄ°NOÄžLU'nun katlımıyla Ankara Meyra Palace Otel'de imzalanan sözleÅŸme ile 58.000€'luk hibe almaya hak kazandı.
Proje ile ilgili konuşan Proje Koordinatörü Ahmet ŞANAL; "Projede emeği geçen Projenin ilk koordinatörü Remziye ŞANAL'a, ilk teklif sürecinde destek veren projenin fikir babası dönemin Okul Müdürü Gültekin YILMAZ'a, tam başvuru sürecinde desteklerini esirgemeyen dönemin Okul Müdürü Ayhan AYDIN'a mevcut Okul Müdürü Sn Ali ÖNAL'a proje ortağı olmayı kabul eden Antakya Medeniyetler Korosu Derneği Başkanı Sn. Yılmaz ÖZFIRAT'a, okulumuz öğretmenlerine İl Milli Eğitim Müdürlüğü ARGE bölümü ASKE üyesi Mehmet Akif KARATAŞ ve gıyabında tüm ekibine, yine İl Milli Eğitim Müdürlüğü Proje Ekibinde yer alan mesai arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliriz, umarız memleketimiz için hayırlara vesile olur." dedi.
Programda konuşan Çalışma ve Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu, Avrupa Delegasyonu Temsilcisi huzurunda
"Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanımız "dünya 5'ten büyüktür" dediğinde rahatız olan güçler var. Rahatsız olan bu güçler şuna bakmalı her yıl kaç yüz bin kişi savaşlar nedeni ile canından olmuştur? Her yıl kaç milyon kişi bu çatıştırmalar nedeni ile evlerinden, barklarından olmuş her yıl kaç milyon çocuk sağlıklı koşullarda yaşayamadığı veya iyi beslenemediği için hayatını kaybetmiş? Dolayısıyla bugün çok insani ve vicdani bir projenin imza töreninde daha büyük insani ve vicdani bakış açılarını değerlendirmemiz gerektiğini vurgulamak ihtiyacını duydum" dedi ve kendi öz yaşam öyküsünü de içeren şu muthiş konuşmayı yaptı;
"
İnsanlığın dezavantajlı süreçlere taşındığı bir dünyayı yaşıyoruz.
Yaşadığımız süreçte baktığınız zaman bugün Türkiye olarak 3 milyon Suriyeli misafirimiz var. 3 milyon insanın bizzat kendisi bizzat çocukları bizzat aileleri dezavantajlı konumda. Bugün hemen hemen dünyanın ve bölgemizin her noktasında farklı farklı gruplar farklı farklı ırklar, mezhepler çatıştırılarak insanlığın dezavantajlı süreçlere taşındığı bir dünyayı yaşıyoruz. Bir taraftan insan hakları diyoruz. Bir taraftan demokrasi diyoruz. Bir taraftan hukuk diyoruz. Baktığımız zaman demokrasi diyen, hukuk diyen, insan hakları diyen bir üst yönetim anlayışını dezavantajlıları ürettiği ve çoğalttığı bir dünyayı yaşıyoruz. Esasında dünyadaki tüm yöneticilerin vicdanını kanatması gereken bir dönemi yaşıyoruz" dedi ve ekledi;
"İnsanı yaşatabiliyorsak devlet değerlidir. İnsanlığı yüceltebiliyorsak, insanlığı yüceltebilenler değerli ve anlamlıdır"
"İnsanların derdini ve sıkıntısını paylaşarak azaltmanın peşinde koşan bir ülkeyiz"
"İnsanın acısını, derdini, sıkıntısını paylaşma duyarlılığımız olmasaydı. 5 yıldır 3 milyon gibi çok büyük bir kitleye yaklaşık 10 milyar dolardan daha çok bir parayı harcayarak kendi bağrımızda kardeşimiz gibi görerek böyle bir sosyal dezavantajlı grubu kendi içimizde sayılı ve değerli bir şekilde bugünlere taşıyabilir miydik? Bakınız bugün Avrupa bu dezavantajlı grupların ülkelerine gelmesi ile ilgili dünya kadar engel dünya kadar tel örgü dünya kadar duvarlar örmek bin, 2 bin sayısı ile ilgili ülkelerinde referandum yapma gibi yolları seçiyorlar. Bu insanlık vicdanını karartmaz mı? Benim rahatım bozulmasın öbürü ne olursa olsun. Aylan bebekler sahile vurdu. Ah tüh tüh, vah vah iki gün ağladık. Ondan sonra onlar yerinde yine ne halleri varsa görsün diyecek bir anlayış insani olamaz. Medeni olamaz. İnsan hukuku ile bağdaşacak bir süreç olamaz. Dolayısıyla yeniden yöneticilerin insanlık vicdanını merkeze alacak savaşları, çatışmaları ülkelerin çatıştırılarak, parçalanmalarını, çatıştırarak parçaladığı insanların dezavantajlı hale gelerek onların sömürüldüğü bir sistemi sonra nasıl düzeltiriz? diye o gruplara fonlar ayırmak insani ve vicdani bir bakış açısı olamaz."