İl Üçüncüsü: Bize Geç Kaldın Baba

Anasayfa / Dereceye Giren Eserler / Öyküler >

                                   BÄ°ZE GEÇ KALDIN BABA

 

Her ÅŸeyin güzel olması umuduyla gözlerimi açtım yeni sabaha. Haftanın en güzel günüydü, perÅŸembeydi bu gün. Babamı birkaç saatliÄŸine de olsa görme imkânım olacaktı. Büyük bir heyecan ve özenle hazırlandım. Tam evden çıkacağım sırada aklıma kız kardeÅŸim Yasemin geldi. Onu almadan gidersem vicdanım rahat olmayacaktı. Çünkü bu hayatta babamı en çok seven şüphesiz kız kardeÅŸim YaseminÂ’di. Ses çıkarmamaya dikkat ederek ikinci kata çıktım,  YaseminÂ’in odasına girdim. Yatağın baÅŸucunda babamın fotoÄŸrafı vardı. Her akÅŸam bu fotoÄŸrafa bakmadan uyuyamazdı. Yavaşça yanına kıvrıldım ve onu uyandırdım. Önce "Abla...”diyerek mızmızlandı ama "Babamı görmeye gidiyoruz!” dediÄŸim an gözlerindeki mutluluk görülmeye deÄŸerdi. Dikkatli bir ÅŸekilde merdivenlerden indik ve evden çıktık. Annem haber vermeden çıktığımızı görünce deliye dönecekti. Ama bu konuda deneyimli olduÄŸumdan mutfak masasının üzerine bir not bırakmıştım.

            Babamın yaÅŸadığı site buradan 10 dakika uzaklıktaydı. Siteye doÄŸru yürümeye baÅŸladık. Sami AmcaÂ’nın fırınını gördüğümde babamın kahvaltı yapmamış olacağını düşündüm. Hemen fırına girip birkaç poÄŸaça aldım. Bunlar babamın en sevdikleriydi. Adımlarımı atarken babamı görme isteÄŸim gittikçe artıyordu. Basamakları güle oynaya çıkmaya baÅŸladık. Kapının önüne geldiÄŸimizde babam kalp atışlarımın sesini duymuÅŸ olacak ki, ya da ben öyle zannediyordum, kapıyı açtı. Bizi görünce durdu ve "Bu gün perÅŸembe miydi ?” diye haykırdı. Ben hüzünle başımı sallarken, tam konuÅŸacağı sırada, " Yine halletmen gereken iÅŸler var deÄŸil mi? Ä°stediÄŸin yere git ve çocuklarının varlıklarını unut! Tabi arada hatırlayabiliyorsan!” dedim. O an sözlerim ne denli etkiliydi bilmiyorum. Tek bildiÄŸim kalbimin dilim tarafından tercüme edildiÄŸiydi. Babam sadece bana baktı ve durdu. Ona nefret ve öfkeli bir bakış attım ve kız kardeÅŸimle hızla merdivenleri inmeye baÅŸladım. Babam arkamızdan seslense de ardıma bakmadım. Kız kardeÅŸim beni dürttükten sonra kendime gelebildim. Ona doÄŸru döndüğümde aÄŸlıyordu. Bunu neden yaptığımı sordu. Ona söyleyecek hiçbir söz bulamıyordum. Kollarımı incecik bedenine sardım. Biz bütün bu yaÅŸananları hak ediyor muyduk? Özelliklede kız kardeÅŸim YaseminÂ… Babama karşı bitip tükenmeyen bu sevgisi, karşılıksız sevginin birebir tanımıydı. KardeÅŸimin bunları hak etmediÄŸini düşündüm. Gönlünü almak için Sevgi Parkı’na saptım. Her çocuk gibi salıncaÄŸa koÅŸmuÅŸtu, ben de her abla gibi arkasından gitmiÅŸtim. Bu park bana babamla geçirdiÄŸim o güzel günleri hatırlatmıştı. Ne kadar da deÄŸiÅŸmiÅŸtik. Özellikle de babamÂ… Bugün yanına giderken, " Acaba deÄŸiÅŸmiÅŸ midir?”  diye düşünmüştüm. Ama kapıyı açtığında elindeki bilgisayar bana yanıldığımı bizzat kanıtlamıştı. Normalde babamın iÅŸleri dolayısıyla bilgisayarını çok sık kullanması gayet doÄŸaldı fakat iÅŸ evlilik gibi bir müesseseyi sonlandırıyorsa ortada köklü ve acı bir sorun vardı. Evlilik deyince aklıma mahkeme günü geliyor. Nasıl unutabilirdim ki o günü? 10 yaşını yeni doldurmuÅŸtum. Yeni doldurmuÅŸtum diyorum çünkü mahkemenin gerçekleÅŸtiÄŸi tarih doÄŸum günümdü. O günkü hayal kırıklığını anlatamam. Her doÄŸum günümde aklıma hâkimin, " Kızım, annen ile baban sık sık tartışırlar mıydı?” sorusu gelecekti. O gün hâkimin bu sorusuna:” Annemle babam tartışabilecek kadar uzun süre konuÅŸmazlar.”’ diye yanıt vermiÅŸtim. O gün bu cevabı verirken hâkimin annem ile babamı ayırmayacağını düşünmüştüm. Ama büyüdükçe sözlerimin mahkeme kararını hızlandırdığını anladım.

Evet, belki annem ile babam hiç tartışmazdı ama bu onların iyi geçindiği anlamına da gelmiyordu. Aksine tartışacak, yüz yüze gelip konuşacak kadar bile vakit ayırmazlardı birbirlerine. Özellikle de babam… Ayrılma sebeplerine gelince çok büyük bir nedenmiş gibi durmasa da aileyi paramparça eden o bağımlılık. İnternet bağımlılığı… Ailesini bile ikinci plana attıran o büyük aşk…

             Çantamdaki telefonun titremesiyle kendime geldim. Kız kardeÅŸim küçük bir taşın üzerinde oturmuÅŸ, bekliyordu. Ekrana baktığımda arayanın annem olduÄŸunu gördüm. BoÅŸanma olayından sonra annemi " Bayan Solmaz” diye kaydetmiÅŸtim. Bir an açmamayı düşündüm. Ona karşı hala kızgın olduÄŸumu hissettim. Çünkü babamdan boÅŸanmak isteyen kendisiydi. Ama objektif bir gözle olayları incelediÄŸimde hiçbir kadının ikinci plana atılmaya katlanamayacağı kanaatine vardım. Telefonu açtım ve sadece dinledim. Tek ve son cevabım, " Evet, yine haklıydın anne!” demek oldu.

Pazartesi günü okula gitmek için hazırlandım. Annem her zamanki gibi kahvaltı masasının yanında gardiyan gibi bekliyordu. Bu annemin dilinde, kahvaltı yapmak zorundasın anlamına geliyordu. Kahvaltımı yaparken annem, babamın mesaj attığını, perÅŸembe günü yaÅŸananlar için üzgün olduÄŸunu söyledi. Anneme döndüm ve: " Bana üzgün olduÄŸunu pazartesi günü mü söylüyor?” deyip masadan kalktım. Masadan bu ÅŸekilde kalkışım annemin o güzel gözlerini buÄŸulandırmaya yetmiÅŸti. Annemin geçmiÅŸte yaÅŸadıklarını düşününce bu yaptığıma piÅŸman olmuÅŸtum. Yaşım küçüktü belki o zamanlar lakin geçmiÅŸte annemin ne kadar üzüldüğünü hatırlamak o kadar da zor deÄŸildi.  Özellikle de internetteki o sanal kadın, annemin sabrını taşıran ve boÅŸanmaya sebep olan son etkendi. O zamanlar sanal kadın ne demek bilmiyordum. Ama ÅŸimdi 18 yaşında bir genç kız olarak bunu idrak edebiliyorum. Bu ihanet demek oluyordu. Annemin penceresinden olaylara böyle bakıyordum. Aslında babamdan nefret etmem gerekiyordu ama ben onu anlamaya ve olaylara onun tarafından bakmaya çalıştım. Önce kafamda ÅŸu soruya yanıt aradım: " Ä°nternetin verip de ailesinin veremeyeceÄŸi ÅŸey ne olabilirdi?” Bu soruya yanıt aradığımda on bir yaşındaydım. Åžu an 18 yaşındayım cümlenin sonunda hala soru iÅŸareti var. Buna raÄŸmen babamdan vazgeçmedim. Çünkü ilerde bu konuda savaÅŸmadım, demeyecektim. Her zaman içimde yarım kalan bir ÅŸeyler olacaktı. Baba ilgisi, baba sevgisi, baba kokusuÂ… Ben ve kız kardeÅŸim bu kavramlardan uzak büyüyecektik. Nasıl bir insanın yaÅŸama hakkını elinden alırsın? Bu da yaÅŸamak için bir nedenini elinden almak gibi bir ÅŸeydi. Ömrüm boyunca yoksun ve eksik hissetmekti. Ve bunun tek sebebi internet bağımlılığıydı. Babamın bunu neden saplantı haline getirdiÄŸini anlayamıyorum. Daha doÄŸrusu anlamak da istemiyorum. Bir keresinde annemden babamda kalmak için izin istemiÅŸtim. Bu hiç de kolay deÄŸildi. Annemin bunu hazmetmesi bir haftasını almıştı. En sonunda sadece bir gün, diyerek izin vermiÅŸti. O gün babamla dertleÅŸeceÄŸim o kadar çok ÅŸey vardı ki onları kafamda sıraya sokamadığımdan, üzerinde gökkuÅŸağı resmi bulunan not defterime not almıştım. Lakin babam kafasını bilgisayarından bir defa kaldırıp da bizimle ilgilenmemiÅŸti. Hatırlıyorum da sabaha kadar aÄŸlamıştım. Hıçkırık seslerim duyulmasın diye bütün gece kafamı yastıktan kaldıramamıştım. Ve o gün babamın deÄŸiÅŸmeyeceÄŸini benliÄŸime kabul ettirmiÅŸtim.

 

Hayat sınavı… Nefes alan her canlının tadacağı ve nasibini alacağı bir kavram işte, başlamıştı. Hayatımın imtihanını vermeye, yeni bir hayata başlamaya hazırdım artık. Kimi insan için önemsiz olsa da üniversite sınavı benim hayallerimi gerçekleştirebilmem için aşmam gereken ilk adımdı. Ve sadece birkaç hafta sonra bu hayallerim gerçek olabilirdi. Ama o gün okuldan eve döndükten sonra hayatımı yerle bir eden o haber geldi. Kız kardeşimin hastanede yaşam mücadelesi verdiği haberi. O gün kız kardeşimi okuldan babam alacaktı. Bana bir gün önceden babamızı ne kadar özlediğini, nasıl sabırsızlandığını anlatıyordu. Kimin aklına gelirdi o küçücük yüreğin şu an can çekiştiği?..

Ev telefonumuz çaldığı sırada ben odamda logaritma ile savaşıyordum. Telefon susmuyordu annem neden bakmıyordu. AÅŸağı inmeye karar verdim. Oda kapısını kapattığım sırada annem telefonu açtı. Merdivenlerden inerken annemin acı hıçkırıklarını duydum. Yanına geldiÄŸimde nefes alamıyordu. Ne oldu diye sorduÄŸumda,  kız kardeÅŸin, diye cevap verdi. Elindeki telefonu aldım. Bir adam konuÅŸuyordu: "Hanımefendi metanetli olun lütfen. Åžu an doktorlar ellerinden geleni yapıyorlar.” Bu ne demek oluyordu. Pardon, diyerek çıkıştım: "Ne demek istiyorsunuz, siz kimsiniz, anlamıyorum.”  dedim. "Siz küçük kızın ablası olmalısınız. Lütfen acilen hastaneye gelin. Kız kardeÅŸiniz bir kaza geçirdi. Bu numarayı kız kardeÅŸinizin çantasında buldum.” Hiçbir tepki veremeden telefonu kapattım. Kalbim göğüs kafesimden çıkmak istercesine çarpıyordu. Annemi sarstım. "Kendine gel!” diye bağırdım. "Küçük kızının bize ihtiyacı var!” dedim. Sözlerim ÅŸok etkisi yarattı. Annem, araba anahtarlarını aldı ve dışarı çıktı. Arkasından koÅŸtum. Arabaya bindik. Ne hissettiÄŸimi bilemiyordum, yaÅŸananlara bir anlam veremiyordum. Kocaman bir boÅŸluk vardı içimde. Onun öldüğünü düşünmek istemiyordum. O küçücük ellerin, ellerimi tutmadığı bir hayat istemiyordum. Kendimle boÄŸuÅŸurken hastaneye geldiÄŸimizi fark ettim. Arabadan inip hastaneye koÅŸtuk. Yetkili hemÅŸireye 10 yaÅŸlarındaki kimliÄŸi belli olmayan hastayı sorduk. Bize yoÄŸun bakımda olduÄŸunu söyledi ve Doktor Kemal BeyÂ’i çağırdı. Doktor Kemal Bey yanımıza gelerek, " Küçük kızın ailesi siz misiniz?” diye sordu. Cevabı annemin sözleri deÄŸil de gözyaÅŸları vermiÅŸti. "Hanımefendi, kızınız buraya getirildiÄŸinde bacakları iÅŸlevini kaybetmiÅŸti. Onu acil ameliyata aldık. Operasyon gayet baÅŸarılı geçti. Ama yürüyebilme ihtimali çok düşük ayrıca beyin fonksiyonlarının hasar alıp almadığını bilemiyoruz. Başına büyük bir darbe almış. Umarız sinir hücreleri iÅŸlevselliÄŸini koruyordur, ÅŸimdiden kendinizi yıpratmayın, küçük hanımın size ihtiyacı var. Åžu an yapabileceÄŸimiz tek ÅŸey, beklemek.”  dedi. Ä°drak etmekte güçlük çekiyordum. Anneme sarıldım ve " O, bunu atlatacak. Yaseminin ne kadar güçlü olduÄŸunu biliyoruz, anne!” dedim. Bu söylediklerime ne kadar da inanmak istiyordum.

Cehennem azabı gibi geçen bir saatten sonra, bir ÅŸeylerin eksik olduÄŸunu hissettim. Kocaman bir boÅŸluk dahaÂ…  Babam yoktu. Hemen telefonu çıkardım ve bir türlü ezberleyemediÄŸim numarasını çevirdim. Telefon 6 defa çaldıktan sonra açıldı. Ona kız kardeÅŸimin yoÄŸun bakımda olduÄŸunu, durumunun ciddi olduÄŸunu söyledim. Ve kapattım.

Yaklaşık bir saat sonra elinde bilgisayarla hastane kapısından içeri girdi. Ardından uzun boylu, esmer, yaşlı bir adam ve birkaç polis memuru bulunduğumuz yere doğru geldi.

Genç memurlardan biri, "GeçmiÅŸ olsun.” dedikten sonra anlatmaya baÅŸladı:"Derya Hanım, kızınız; Akdeniz Sitesi yakınlarında, karşıdan karşıya geçerken, kontrolden çıkmış bir araba ona çarpmış. O saatlerde küçük kızın orda bulunması da hiç akla mantığa sığmıyor zaten. Neyse, kızınıza çarpan sürücü hızla oradan uzaklaÅŸmış. Yanımda gördüğünüz beyefendi kızınızı buraya getirerek size ulaÅŸtı. Biz kaçan zanlıyı her yerde arıyoruz, siz merak etmeyin!” dedikten hemen sonra, annem bağırmaya baÅŸladı:"Suçluyu yanlış yerde aramayın. Karşınızda duruyor. Kendisi kızımın sözde babasıdır. Onun öz evlatları; sanal âlemdeki arkadaÅŸlarıdır, mesajlarıdır. Ä°nternet uÄŸruna aileyi parçaladığı gibi kızımı da ölüme sürüklüyor. Sizin asıl aradığınız suçlu bu iÅŸte. Bakın elinde evladını taşıyor. Onu koruyor, bir an olsun yanından ayırmıyor. Ä°ÅŸte gerçek evladının bir metal parçası kadar deÄŸeri yok gözünde.”  Babam bile demek istemediÄŸim adam, duyduklarından sonra gözü yaÅŸlı bir ÅŸekilde dışarı çıktı. Annemi, kız kardeÅŸimi kurtaran adam sakinleÅŸtirmeye çalıştı. Annem biraz sakinleÅŸtikten sonra, kız kardeÅŸimin hayatını kurtaran adama minnetle baktı. YaÅŸlı adam gözyaÅŸları içinde, "Ben de kızımı kaybettim kızım, Allah sana kızını bağışlayacak, güçlü ol!” dedi ve gitti. Ben babamın arkasından çıktım ve ona son kez söylemek istediÄŸim birkaç ÅŸey vardı. Dışarıda bir bankta oturuyordu. Elinde her zamanki gibi bilgisayar vardı.  Elindeki bilgisayarı çekip bir an düşünmeden yere fırlattım. Bilgisayar param parça oldu. Parçalardan biri kaşıma isabet etti ve kaşımı parçaladı. Umursamadan ona doÄŸru dönüp, "Bu hayatta seni en çok seven; içeride hayat mücadelesi veren kızın, biliyor musun? Ya, senin bu hayatta en deÄŸer verdiÄŸin ÅŸey? Â… Sakın söyleme, tahmin etmesi o kadar da zor deÄŸil! O elinden düşürmediÄŸin, o beyninden çıkarmadığın internet mi? Senden nefret etmemek için o kadar çok çabaladım ki inan düşünsen sen de ÅŸaşırırsın. Sen bir kez olsun yüzümüze bakıp konuÅŸmadın, bizi anlamaya çalışmadın ki... Kız kardeÅŸim bugün seni göreceÄŸi için ne kadar mutluydu. Kim bilebilir bir babanın bu kadar sorumsuz, ilgisiz, sevgisiz olduÄŸunu, kim tahmin edebilir? Kim inanır, kızı onu orada beklerken, onun vazgeçemediÄŸi internette zaman geçirdiÄŸini? Seni aradığımda bile ne olduÄŸunu sormadın. Bir saat sonra geldin. Bizim hayatta olmamız bu kadar önemsiz mi, deÄŸersiz mi senin için? Bu hayatta babasız kaldığımız için hep eksik, yoksun olacağımızı düşünmüştüm. Ama sen sadece babasız bırakmadın bizi. Yetmedi kız kardeÅŸimin bir daha yürüyememesine sebep oldun. Sen kızının gençliÄŸini, geleceÄŸini, güzel günlerini aldın. Bir daha koÅŸamayacak, arkadaÅŸlarıyla tek başına bir yerlere çıkamayacak, ilerde sevdiÄŸi iÅŸi yapamayacak, belki de sakatlığından dolayı sevdiÄŸi adamla evlenemeyecek. Åžu bağımlısı olduÄŸun internet; kızının hayallerini, hayatını elinden aldı. Åžimdi gerçekten nefret ediyorum senden! Biz senden çok mu ÅŸey istedik? Baba ol dedik, normal babaların yaptığını yap, dedik. Bundan sonra hayatında beni öldü bil çünkü sana deÄŸil baba gözüyle, insan gözüyle bakacak, sana baba diyecek, Sevda diye bir kızın olmayacak. Ä°stediÄŸini elde ettin artık,  hayatında sadece sen ve internet var. Sen bizim hayatımızdan yer alacak deÄŸerde biri deÄŸilsin. Åžu gördün kaşımda oluÅŸacak iz, aynaya her baktığımda seni ve senden ne kadar nefret ettiÄŸimi hatırlatacak bana. Mutlu olabilirsin, bilgisayar ilk defa bir iÅŸe yaradı.” dedim ve nereye gideceÄŸimi bilmez bir ÅŸekilde oradan uzaklaÅŸtım. Tek bildiÄŸim artık onu görmek istemeyiÅŸimdi. Gece yarısı doktor odamıza girip YaseminÂ’in beyin fonksiyonlarının normal olduÄŸunu söyledi. Annem doktora dönerek "Yürümesi imkânsız mı?” diye sordu. "Tıp dilinde imkânsız diye bir kavram olmadığını Ayhan BeyÂ’e söylemiÅŸtik. Ama çok zor.  Kızınızın yaşı çok küçük. Onun psikolojisi de çok önemli. Ama çok küçük de olsa yürüyebilme ihtimali var. Gözlerini ne zaman açacağını bilmiyoruz. Bu süre içerisinde hastanede kalmanız gerekecek.” diyip odadan çıkmıştı.

Aradan bir hafta geçti, Yasemin hala gözlerini açmamıştı. Babam her gün hastaneye uğruyordu. Fakat ben ve annemin onu görmeye tahammülümüz yoktu. Ben, yüzünü dahi görmek istemediğimden, onun geldiği vakit lavaboya kaçıyor, o gidene kadar da oradan çıkmıyordum. O günün akşamı kız kardeşim gözlerini açtı. Ne kadar da mutlu olmuştuk. Sevinçten gözyaşlarına boğulmuştuk. Yasemin gözlerini açar açmaz: "Babam nerede, bana rüyalarımda beni ne kadar çok sevdiğini söylüyordu. Durmadan özür diliyordu. Lütfen gelsin, onu görmek istiyorum.” diyip ağlamaya başlamıştı. Ona doğru dönüm, "Artık senin öyle bir baban yok. Tek ailen biziz. Artık onunla görüşmeyeceğiz. Seni bu hale gelmene o sebep oldu. Onun gereksiz ve kontrol edemediği bağımlılığı… Bunu daha fazla üsteleme yoksa beni de kaybedersin!” dedim sesimin kararlı çıkmasını umarak…

Acıyla geçen iki hafta geride kalmıştı. Sınav günü de gelip çatmıştı. Güçlü olup sınava girmeye karar vermiÅŸtim. Pek mutlu deÄŸildim ama kardeÅŸimi bize bağışladığı için AllahÂ’a şükrediyordum. Sınavım da beklediÄŸim kadar kötü geçmemiÅŸti. Aksine yaÅŸadıklarıma bakarsak iyi geçmiÅŸ bile sayılabilirdi. Yasemin günden güne kendini toparlıyor, normal hayata ayak uydurmaya çalışıyordu. Sürekli babamı soruyordu. Bense öyle bir babasının olmadığını söylüyor, istemesem de onu üzüyordum. Bir gün çarşıdan eve dönerken evimin önünde annemin bir adamla konuÅŸtuÄŸunu gördüm. Uzaktan adamı seçemiyordum. YakınlaÅŸtıkça onun babam olduÄŸunu anladım. Saçı sakalı birbirine karışmıştı. PeriÅŸan gözüküyordu. Biraz daha yaklaÅŸarak söylediklerini anlamaya çalıştım. "Derya, tedavi olmaya baÅŸladım. Suçumu biliyorum. Sana iyi bir eÅŸ, çocuklarıma iyi bir baba olamadım. Bunu düzeltmek için elimden geleni yapacağım. Ne olur, kızımı görmeme izin ver. Vicdanımla yalnız bırakmayın beni. Ben sizi geri istiyorum.” dedi. Hemen, koÅŸarak onların yanına gittim ve: "Hayatta insanların affedemeyecekleri ÅŸeyler vardır, anlıyor musun? Artık sen bizim gözümüzde bir hiçsin. Bu hayatta ölüler bile anılır, yaÅŸatılır, sevilir. Ama senin yaşıyor olman bizim sadece düzenimizi bozuyor. Bizi rahat bırak. Git internette arkadaÅŸlarınla konuÅŸ, bir ÅŸeyler paylaÅŸ, görüşmeler yap, mesajlaÅŸ ama ailemizden uzak dur!”  dedim. Bunu söylediÄŸim sırada Yasemin pencereden bakıp babama el sallıyordu. Tam içeri gireceÄŸi sırada, "Bizden uzak dur ve o eve adımını atma. Yoksa polis çağırırım!” dedim. Ve içeri girdim. YaseminÂ’in bulunduÄŸu odaya girdim, Yasemin bana dönüp "Onun bunu atlatmasına izin ver, yardımımıza ihtiyacı var!” dedi. Bense gözlerinin içine bakarak "Bu durumda kimin yardıma ihtiyacı olduÄŸunu tartışmayalım istersen.” dedim. Bu sözümün onun kalbini ne kadar kıracağını biliyordum. Bilhassa bunu bilerek yapmıştım.

            Kız kardeÅŸimin durumu gittikçe iyiye gidiyordu. Doktorlar fizik tedavi uygulamasının olumlu sonuçlanacağına pek ihtimal vermiyordu. Yasemin güçlüydü, yaÅŸam sevinciyle doluydu. Tedavi kız kardeÅŸim üzerinde olumlu yanıt veriyordu. Onun hayata bu denli baÄŸlı oluÅŸu tedavi sürecini hızlandırıyordu. Daha hızlı iyileÅŸiyordu. Bu yaÅŸta bu azim, kararlılık ve güç,  olgun insanlarda bile kimi zaman yoktu. 

              Sabah saat 9 olmuÅŸtu. Bugün erken kalkmalıydım. Çünkü YaseminÂ’in son tedavi günüydü bugün. Doktorlara göre imkânsız olan ÅŸeyi kardeÅŸim bu gün baÅŸardığını gösterecekti. Çok mutluydum. Hazırlanıp dışarı çıkacağım sırada kapının önünde babamı gördüm. Bana doÄŸru yaklaÅŸtı. Geri çekildim. "Kızım, size yaÅŸattıklarım için özür dilerim. Birçok hata yaptım. Ä°nternete,  sanal âleme sizden daha çok önem verdim. Sizinle ilgilenemedim. Bana bunu telafi etme imkânı ver.” dedi.  AÄŸlamamaya, ciddi durmaya çalışıyordum. Neden içimden ona sımsıkı sarılmak geliyordu ki?  Omuzlarında aÄŸlamak ve kokusunu içime çekmekÂ… Bu düşüncelerim hep hayal kırıklığına uÄŸruyordu. Bu defa izin vermeyecektim. Gözlerinin içine bakarak, "Anlamıyorsun deÄŸil mi! Ya da sensiz ne kadar huzurlu olduÄŸumuzu göremiyorsun. Senin varlığın bize özellikle de YaseminÂ’ e zarar veriyor. Hayatımızdan çık! Bu gün belki de Yasemin yeniden yürüyecek. Onun üzülmesini istemiyorsan git ve ömür boyu gelme!” sözlerim bitince bana yaÅŸlı gözlerle baktı ve başını "tamam” dercesine salladı. YaseminÂ’ in kaldığı odanın pencerelerine baktı ve demir kapının sonuna kadar yürüdü. Arkasını döndü ve: "Sizi sevdiÄŸimi asla unutma kızım!” deyip hızla uzaklaÅŸtı. İçeri girdiÄŸimde annem kimin geldiÄŸini sordu. Bense gelen kiÅŸinin bir adresi sorduÄŸunu söyledim.  Daha sonra da evden çıktık. Son tedavinin yapılacağı hastaneye geldik. Doktorlar YaseminÂ’in artık yürümemesi için hiçbir engeli kalmadığını söyledi. Ä°htiyacı olan tek ÅŸey biraz cesaretti. Yasemin önce yürüme parkurunun demirlerine sıkı sıkı tutundu. Sonra anneme dönüp: " EÄŸer yürüyebilirsem babama bu mutlu haberi ben vereceÄŸim anne! Bana söz ver.”  dedi. Annem bana dönüp baktıktan sonra: " Tamam kızım, söz veriyorum.” dedi. YaseminÂ’in gözlerindeki hırs daha da arttı. Ä°lk adımını attı. Son adımını atacağı sırada cebinden çıkardığı bir fotoÄŸrafı öpüp yürümeye baÅŸladı. Bu fotoÄŸraf şüphesiz babamın fotoÄŸrafıydı. Babamı bütün bu yaÅŸananlara raÄŸmen hala seviyordu. Ona doÄŸru dönerek : "Ne zaman babamıza gidiyoruz?” dedim. Bu söylediÄŸime yürüyebilmesinden daha çok sevinmiÅŸti. Hastaneden çıktıktan sonra annem, arabayı babamın evine doÄŸru sürmeye baÅŸladı. Ona bir ÅŸans vermeye karar vermiÅŸtik. Birden telefonum çaldı. Arayan arkadaşım GülserÂ’di. Daha "Alo” demeden konuÅŸmaya baÅŸladı: " Tıp fakültesini kazanmışsın Sevda! Dershanede adın ilk sırada.” diyerek uzun süre konuÅŸmaya devam etti. Bir kaç dakika sonra teÅŸekkür edip telefonu kapattım. Sonuçların bugün açıklanacağını bile unutmuÅŸtum. Benim için bu kadar önemli bir olayı nasıl unutabilmiÅŸtim? Annem ne olduÄŸunu sorunca haberin ÅŸok etkisi hala üzerimdeydi. Sadece, "Tıp fakültesini kazanmışım!” diyebildim. Annemin arabadaki çığlığı dışarıdaki insanların tüm dikkatini arabaya çekmeye yetmiÅŸti. Son kavÅŸağı döndükten sonra bir ambulansı sitenin önünde beklerken bulduk. Birkaç polis arabası da hemen yanındaydı. Annem ile yukarı çıkarken YaseminÂ’e arabada beklemesinin daha iyi olacağını söyledik. YaseminÂ’in korktuÄŸu yüzündeki tüm mimiklerden belliydi. Adımlarımızı hızlandırdık. Son merdiveni çıktığımızda babamın kapısının açık olduÄŸunu gördük. İçeriye girdik. DuyduÄŸumuz tek ÅŸey bir saÄŸlık görevlisinin kayıt alan bir polise: "Ayhan Yılmaz’ın ölüm nedeni, intihardır.” demesi olduÂ…

 

Hasret AKDENÄ°Z

 11-E  530

Ä°bni Sina Anadolu Lisesi

 

Bu kayýt 03/03/2015 13:30:14 tarihinde oluþturulmuþ ve 1510 kere ziyaret edilmiþ.

Yukarıdaki bağlantılar ile proje hakkında bilgi alabilir, projeye nasıl başvuracağınızı öğrenebilirsiniz.