Ali BÄ°ÅžKÄ°N
Yayladağı Kışlak Ali Sabriye Bişkin İ.O. / Hayırseverimiz Ali Bişkin ve Ailesi
Adım, Ali Bişkin;
Kışlak Köyünde(Kışlak o vakitler belde değil köydü.) 24.05.1940 tarihinde doğdum. İlkokul mezunuyum. Köyümüzde ilkokulu bitirdim. 1955 yılında eşimle evlendim.09.03.1973 tarihinde Almanya’ya işçi olarak gittim. İki yıl çalıştıktan sonra eşimi ve çocuklarımı götürdüm. 6 çocuk babasıyım. 5 çocuğum halen Almanya’da, 1 oğlum da İskenderun’da yaşamaktadır. 20 yıl Almanya’da çalıştıktan sonra 16.06.1993 tarihinde doğup büyüdüğüm, özlemini çektiğim Kışlak’a kesin dönüş yaptım. Eşim ve ben emekliyiz. 1999-2004 yılları arasında Kışlak Belediyesi’nin ilk dönem belediye başkanlığı görevini yaptım. 2004 Mart ayından sonra belediye başkanlığı görevim bitince beldemiz sakini olarak yaşamımı sürdürmekteyim.
Okul yaptırmaya nasıl karar verdiniz, neden okul yaptırmak istediniz?
Okul yaptırmada benim çok farklı farklı nedenlerim var. Bunu geçenlerde Necmi Asfuroğlu Lisesinde bir çekimde söyledim, yine de söyleyeyim. Daha farklı da söyleyeyim. Ben dünyanın kalemle idare edildiğine inanıyorum. Kalem tutmayı da okullar öğrettiği için kalem tutmayı öğreten okullarda bir payım olsun diye okul yaptırdım.
Bu süreçte unutamayacağınız bir anınız oldu mu?
Çok, çok. 1973 yılının 3’üncü ayın 9’unda Almanya’da iş aldım. Cumartesi günü. Ondan daha önce ailenin bir tek erkek evladıydım, bir de ablam vardı, başka yok. Annemin ve babamın ekonomik durumu iyiydi; ama ben yine de çalışmak istemedim. Babamla aramız hiç durmadan açılırdı. İşte gün oldu, Demirçelik’te yazıldım. Oradan çıktıktan sonra 4 ay çalıştım. Avrupa’dan işçi alma kurumundan yazı geldi, oraya gittim. Bir buçuk yıl sonra eşimi aldım en küçük çocuğumla birlikte. Almanya’da çalışırken akşam yemeklerini yiyip öyle karşı karşıya eşimle oturup çok ağladığımız günler oldu. O zor günlerde o elin işinde sırt sırta vererek buraya geldik. 20 yıl zor çalışabildim. Kışlak’ta yaşadığım günleri yeniden yaşamak için Kışlak’a gelmek için can atardım. Geldim ve Kışlak’a böyle bir katkım olsun diye eşime danışarak bu işe koyuldum. Herhangi bir yere varmak için, herhangi bir amacım, herhangi bir gösteriş, göstermelik gibi bir amacım yoktu. Ben okul yaptırayım da beni belediye başkanı seçsinler diye böyle bir şey olamaz. Ben 1995’te teslim ettim okulu. Ağustosun 16’sıydı. 1999’da 4 sene sonra başkanlık seçimlerine girdim. Belediye başkanı oldum. 2. dönem kaybedince bir daha da aday olmadım.
Okulla iletişiminiz sürüyor mu, okula gidip geliyor musunuz, okulu gördüğünüzde neler hissediyorsunuz?
Okulu gördüğümde neler hissettiğimi şöyle söyleyeyim. Komşumuz bir bayan var. Genç çok genç... Bir ara bekâr bulundu. Abisi geldi burada bana sordu. Evlilik yapacak birisi istiyor. Ama hanımından eski eşi gittikten sonra bunu gelmiş istemiş. Abisi bana sordu dedi ki; “Abi böyle böyle ablamı birisi istiyor bunu verelim mi?” “İyi düşündünüz mü?” dedim. “Niyetimiz var.” dedi. “Düşündünüz mü?” dedim “düşündük” dedi. Ama eski eşinden o adam boşanmış değil. Bunu bir buçuk sene taşıdıktan sonra bıraktı. Şimdi onun bir çocuğu var burada. Sekiz yaşında. Geçen gün gittik okula. Müdür; “başkanım torununuz var mı?” diye sordu. Ben de; “burada torunum yok.” dedim. Bizim hanım da komşuyuz ya oraya gittiğinde bize müdür sordu “torununuz var mı, okulda?” “yok” diye söyledim. Kız buraya gelmiş üç dört kişinin içinde konuşuyoruz burada. “Ali dede okulda sorduklarında niye torunum yok?” dedin diyor. “Yok kızım ki torunumuz yok.” dedim. “Var ya” diyor. “Kim var kızım?” “ben varım” diyor. Bunlar çok büyük duygu yani bunlar okula verdiğim parayla oraya sarf ettiğim maddiyatla falan değişilmez. Benim yanımda ayrı bir yeri var. Hatta şunu da söyleyeyim okul için bütün dünyayı idare edenler, bir mevkiye gelenler, mevkisinin altına rütbesinin altına koltuğunun üstüne sığmayan kişilerden bir tane çıkar da en azından Kışlak’a dürüst böyle bir güzel yönetirse benim o insanın oraya gelmesinde bir katkım varsa benim omuzlarım düşmez ve gurur duyarım.
Sizden etkilenerek okul yaptıran oldu mu ya da okul yaptırmayı tavsiye ettiğiniz oldu mu? Mesela bağış konusunda imkânı olanlara neler söylemek istersiniz?
Çok oldu burada. Nasıl diyeyim. Burada Şevket Sönmez diye biri var. Bir gün baktım bu adam çok perişan. Dedim gel Şevket Ağa senin şu perişanlıktan kurtaralım. Okul bitmiş belki bir iki sene geçmiş aradan. Ne gibi dedi. Şurada iki dönüm bir arsan var mezarlığın dibinde. Burayı ver bana. Tapusunu verme, hayrına ver. Ben buraya bir huzurevi yaptırayım. Haftada bir sefer sırtın değişir, banyon yapılır, en azından Kışlak’ta üç beş kişi çalışır, en azından bir insan yatar. Elli beş altmış bin Mark’a çıkıyordu. O zaman Mark vardı. Ben bir düşüneyim dedi. Sonra geldi, vermedi. Geçen yıl; “Ya abi ben orayı vereceğim, yaparsın mısın?” dedi. Ben de zaman geçti dedim. Ben istedim ki Ahmet, Mehmet, Ali, Veli demiyorum. Yani bu Kışlak bizim ise ben istedim ki okul yaptırayım dedim. Kimisi daha başka yerler yaptırsın. Bağış yapabilecek olanlara da diyeceğim isterim ki okul yaptırsınlar. Okul çok farklıdır. Fakat yapacak çok şey var. Az önce bahsettiğim huzurevi gibi.
Bir eğitim kurumunda kendi adınızı görmeniz sizde nasıl bir duygu uyandırıyor?
Kulağı çınlasın şimdi nerede bilmiyorum da Nevzat Ayaz vardı Milli Eğitim Bakanı. “Türkiye’de ilk olarak, hem kendinin hem eşinin adını yazdıran sizi gördüm ne mutlu size… Ben bir Türk olarak sizinle gurur duyuyorum. Bu köylünün sizinle iftihar etmesi lazım.” dedi. Vali Utku Acun da vardı. Kulağı çınlasın o da aynısını söyledi. Ben okula ismimi bile vermeyecektim ama çocuklar telefon ettiler ‘ Baba oraya bu kadar emek ettin’ deyince verdim.
Okulda ilk ders zili çaldığında, açılışta neler hissettiniz?
Bunu anlatamam. Yani zaten bu duyguları yaşamak için yaptırdım.
Okul yapımı sırasında karşılaştığınız sorunlar oldu mu? ‘Şöyle olsaydı, böyle olsaydı daha iyi olurdu.’ dediğiniz bir şeyler var mı?
Çok. Yine kulağı çınlasın protokol imzalamaya gittim valinin yanına. Protokol yazıldı, valinin önüne konuldu. Benim bir şartım var, dedim. Şartımı kabul ederseniz bu protokolü uygulayacağım.” “Ne şartın var?” dedi. “Okulu ben yaptıracağım.” Dedim. “Mühendisi siz olacaksınız. Mühendis bayındırlıktan gelecek ama müteahhidi ben olacağım. Ne çimentodan çalsın müteahhit ne demirinden çalsın, ne işçiliğinden çalsın. Proje nasılsa onu uygulayacağım.” “Mühendis itiraz ederse?” dedi. “Mühendis itiraz ederse yıkarım orayı yeniden yaptırırım.” dedim. Ben kendim koşturdum.
Öğrencilere, öğretmenlere ya da gençlere iletmek istediğiniz mesajınız var mı?
Ne diyeyim onlara! Benim zaten öğretmenlerden yaşım büyük olmasına rağmen sevgim hem saygım sonsuz onlara. Çünkü en az ömürlerinin yarısı o minicik çocuklarla geçiyor.
Sabriye Bişkin: Bizim okulun çocuklarını gördüğüm zaman hep torunlarım biliyorum onları.
Okulla ilgili başka projeler üretmek ister misiniz, yeni bir okul daha yapmayı düşünür müsünüz?
Hayır. Şuan düşünmüyorum. Zaten uğraşacak durumda da değilim.
Hayırseverimizin eğitime olan bu duyarlılığı hepimizi çok duygulandırdı. Kendilerine sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.
Bu kayýt 07/10/2014 01:14:49 tarihinde oluþturulmuþ ve 3749 kere ziyaret edilmiþ.
İlçelere Göre Hayırseverlerimiz