"Kâmus bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kâmusa uzanan el nâmusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: kâmusa. " Cemil Meriç

 

Cemil Meriç’in Bazı Edebiyatçılarımız Üzerine Düşünceleri

Cemil Meriç’in Bazı Edebiyatçılarımız Üzerine Düşünceleri

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Tuncer 


Okuyan, düşünen ve yazan insanın düşüncelerine itibar edilir. Doğu ve Batı dünyasının önemli şahsiyetlerini, fikir ve eserleriyle özümsemiş olan Cemil Meriç, kazanımlarıyla belirleyici olmuş bir entelektüeldir. Kültürden İrfana, Umrandan Uygarlığa geçişteki tercihi, onun yol ayrımına geldiğini göstermektedir. Bu perspektif, Cemil Meriç’e çağdaşlaşmayı değil, asrîleşmeyi benimsetmiş, kültür emperyalizmine karşı tavır almasını sağlamıştır.




Sahaflar Çarşısı’ndan taşıdığı kitaplarla-özellikle Fransızca- kurduğu kütüphane sayesinde, okuduklarıyla bilgeleşen Cemil Meriç, hayatının aydınlık ve karanlık dönemlerinde sürekli okumuş, okutmuş ve yazmıştır. Son otuz üç yılında, hafızasının gücüyle sentezlere varabilmiş, düşündüklerini yazdırmış ve okurlarıyla iletişimini sürdürmüştür. Fikir adamı olarak üzerine düşen görevi yapmış, fikir ve sanat hayatımıza katkıda bulunmuştur.



Cemil Meriç, Balzac’ı edebiyatta ilk aşkı kabul eder, düşünce dünyasına onunla girer. En çok sevdiği Fransız yazarları Victor Hugo ve Chateaubriand’dır. Düşünür ve filozof olarak Voltaire’i örnek alır. Dr. Buchner’in "Madde ve Kuvvet” adlı eserinden çok etkilenir. Düşünce hayatına yön verenler arasında İbn Haldun, Rousseau, Nietzsche ve Hegel’i görürüz. Quinet ve Michelet entelektüel gelişmesinde yol gösterici olmuştur.



Türk edebiyatında Ahmet Mithat Efendi’den Pınar Kür’e kadar açılan geniş yelpazede pek çok yazar, şair ve fikir adamlarımızı okuma ve eleştirme imkânı bulmuştur. Bu edebiyatçı ve fikir adamlarımızdan kimileri hakkında olumlu, kimileri hakkında da olumsuz değerlendirmeleri olmuştur. Ancak bu yazımızda, sadece edebiyatçılar üzerinde durduğumuz için, fikir adamları hakkındaki düşüncelerine yer verilmemiştir. Biz, bunlardan bazılarını aktarmak istiyoruz.



Cemil Meriç, Namık Kemal’in tecrübelerini paytak bulur; İntibah ve Cezmi’yi roman olarak kabul etmez.



Cemil Meriç, Ahmet Mithat Efendi’yi "nesillerin tecessüsünü dünya düşüncesine kanatlandıran bir yol gösterici” olarak görür. Onun bir fakülte değil, üniversite olduğuna inanır, "ben onun çocuğuyum” der.(Bu Ülke, İst., 2008, s.34). " Ahmet Mithat, saldıran küfür karşısında şahlanan imandır, şahlanan ve hücuma geçen. Avrupa kırk haramilerin mağarası, Ahmet Mithat hazineyi ülkesine taşıyan dev.” ( Bu Ülke, s.135). Türk romanını yaratan adam diye nitelediği Mithat Efendi için, şu ifadeleri kullanır: " Hikâyeleri on dokuzuncu asrın Binbir Gece’si. Batı, Doğu, hakikat, hayal, ilim, efsane o bulanık ummana dökülen birer ırmak. Hâce-i Evvel, okumaya yeni başlayan bir kitleye hitap ediyordu. Başka bir iklimde boy atmıştı roman.” (Kırkambar 1 İst., 2008, s.295). Meriç’e göre, Ahmet Mithat’ın vazifesi eğlendirmek ve aydınlatmaktır. Önemli olan kıssadan çok hissedir. Onun romanlarını sıradan, dağınık, derbeder, çocukça bir ansiklopedi sayar. Ve üslûp bakımından yetersiz bulur. "A. Mithat Efendi’nin gayesi halkı okumaya alıştırmaktır. Çağının birçok meselelerine ışık saçmak için hikâyeler yazmış ve çok da iyi etmiştir. Roman denen türü Osmanlılaştırmıştır. Başarmıştır.” (Sosyoloji Notları ve Konferanslar, İst., 2006, s.340).



Cemil Meriç’e göre "Avrupaî ilk roman Halit Ziya ile başlar, teknik olarak öncülerinden üstündür, ama bir kopuş edebiyatıdır. Mehmet Rauf (Eylül) batı tekniğindedir. Fakat Türk cemiyetinin bütünün vermekten uzaktır.” (Sosyoloji Notları, s.341).



Hüseyin Rahmi’nin daha geniş toplum tabakalarına inmeyi başardığını belirten Cemil Meriç, onun Türk insanını daha etraflı olarak verdiğini, romana sosyal tenkidi getirmiş olduğunu ve Zola’dan etkilendiğini belirtir. Hüseyin Rahmi’de pek üslûp olmadığını vurgular. (Sosyoloji Notları, s.341)



"Rıza Tevfik ve Ateizm” adlı yazısında, Rıza Tevfik’i derbeder, zevkperest, şımarık bir münevver olarak tanıtır.(Jurnal, 2, İst.,1993, s. 274). Abdülhak Hâmid hakkındaki Mülahazat-ı Felsefiye’sinde, Hâmit’ten çok kendisinin var olduğunu, kitabın bir otobiyografi karakteri taşıdığını belirtir. Klasik bir lise öğrenimi gördüğünü, ferdî ve serseri bir tecessüsle kendisini yetiştirdiğini ve zirvelere ulaştığını söyler. Cemil Meriç, Rıza Tevfik’i "Masonlukta üstad-ı azam, bektaşilikte postnişin kutup, felsefede şakirdi olmayan amatör bir hoca” olarak tavsif eder.(Jurnal 2, s.281- 282). Rıza Tevfik’in Kamus-u Felsefesi’ni, çok zengin, düşündürücü, gereğinden fazla ciddi ve ukalâ bir eser kabul eder.(Jurnal, s.283).



Yahya Kemal’in beklenileni, alışılanı verdiği için tanrılaştırıldığını öne süren Cemil Meriç, onun bilineni güzel bir şekilde söylediğini belirttikten sonra, " Yahya Kemal’de kemal var, ihtilal yok. Uçmuyor, yürüyor.” der. ( Jurnal 1, 1992, s.138). Meriç’e göre, " Yahya Kemal uzlet sarayında Nedim’i sermest- i zevk edecek gazellerine devam etti.” ( Jurnal 1, s.127).



"Yakup Kadri ve Aydın Üzerine” başlıklı yazısında, Yakup Kadri’yi cumhuriyet devri aydınları içinde en nitelikli yazarlardan biri olarak kabul eder. Onun çok okumuş, çok yaşamış, çok hissetmiş bir yazar olduğunu belirtir. Erenlerin Bağından adlı eserine karşı duyduğu hayranlığı belirtir. Bunun yanında, Sodom ve Gomore, Hüküm Gecesi, Kiralık Konak ve Panorama adlı eserlerini, üslûp bakımından değerli bulur. Panorama’nın birinci cildini beğenir, ancak ikinci cildini beğenmediği için Yakup Kadri’ye tepki duyar.(Jurnal 2, İst.,1993, s.303-305). Yakup Kadri’nin Batı romanını taklit ederek bizim romanımızı yazmaya çalıştığını ifade eder. Buna rağmen, üslûp sahibi olduğunu kaydeder. (Sosyoloji Notları, s.341).



Halide Edip’i, bir Zola hayranı olarak değerlendiren Cemil Meriç, aslında Halide Edip’in Zola’yı ancak İngilizceye tercüme edildikten sonra (1985), tanımaya başladığını belirtir. Halide Edip ile Reşat Nuri’nin o devrin büyük romancıları olduğunu söyler. (Sosyoloji Notları, s.341)



Cemil Meriç, "Nesrin de, edebiyatın gür ve ihtişamlı bir kolu olduğunu”, Refik Halit’ten öğrendiğini söyler.(Jurnal 2, s.267). Refik Halit’in geçmişimize ait bilgileri daha çok Lamartine’den devşirdiğini öne sürer.



Cemil Meriç, "Şiirden Düşünceye” adlı yazısında Nâzım Hikmet’in, şiirin kapısını düşünceye açan adam olduğunu ifade eder. " Nâzım fısıldayan adam değildi. Kalabalıkların uğultusunu duymuş adeta tarihin sesini, tarihin nabız atışlarını dinlemiş adamdı(…) Nâzım bir davanın kanatlarında yükseldi.” diyen Cemil Meriç, Nâzım’ı Avrupa çapında meşhur edenin şairliği değil, kavgası olduğunu öne sürer. (Jurnal 1, s. 261- 262). Ve onu " heyecanı ile dili ile yerli, kullandığı malzeme ile beşerî” bulur. Nâzım Hikmet’in Türkçe’yi çok iyi bildiğini, aruza âşina olduğunu belirtir. Kullandığı serbest nazımın aruzun bütün imkânlarından faydalandığını, bunun orkestralaşan bir vezin olduğunu söyler. (Jurnal 2 s.338- 339). Nâzım’ın "tanıtıcısı olduğu yeniyi, yeni bir sesle haykıracak, nesirle nazmı karıştıracak, Kitab-ı Mukaddes’in dalgalı ve seci’li üslûbunu hatırlatan bir dil” yarattığını belirtir. Cemil Meriç’e göre, " Türk şiiri Nâzımla biter, Avrupaî düşünce Nâzım’la başlar.” (Mağaradakiler, İst., 1978, s.68-70).



O, Peyami Safa’nın kelimelerin pırıltısı ile ruhun derinliklerini aydınlatmaya çalışan bir yazar olduğunu söyler.(Jurnal 1 s.127).



Cemil Meriç, Nurullah Ataç’ı şahsiyetsiz, otoritesiz, gurursuz bir aktör olarak görür. Onu, yalnız gazete ve dergi okuyan, her değere düşman, hiçbir şeye inanmayan bir insan olarak tanıtır. Onu şımarık, yılışık, cahil ve kabiliyetsiz bir dilekçe yazarı olarak kabul eder.(Jurnal 2, s.159- 160)



Kemal Tahir’i, Zola gibi çalışkan bir yazar olarak görür; onun romana sosyolojiyi ve ekonomipolitiği soktuğunu, neslinin en kuvvetli romancısı olduğunu ifade eder. "Konuşmak bir arayıştı onun için, bir vuzuha varmak cehtiydi. Hayatın belli merhalelerinde, belli hatalara düşmenin mukadder olduğunu çok iyi biliyordu. Uyanık bir şuurdu Kemal, her an zenginleşen bir şuur. Ve okşayan bir ses… dost, ılık, ışıltılı.” (Bu Ülke, 2008, s.250). Cemil Meriç, Kemal Tahir’i ıstıraplarının yarattığını, Türk insanını hapishanede bütün giriftliği, sefaleti ve ihtişamıyla tanıdığını söyler. Hapishane öncesi çapkın ve şımarık bir İstanbul delikanlısı olduğunu, sonra yaşayarak hayatı öğrendiğini ve tarihe yöneldiğini belirtir. Meriç, onun romanlarının hakikatin emrinde, her namuslu aydının yol arkadaşı ve kılavuzu olduğunu dile getirir. (Bu Ülke, s.250- 253)



Cemil Meriç, Tanpınar’ı Türk edebiyatı üzerinde kafa yoran engin bir tecessüs olarak değerlendirir. Onu, batılılaşmış Doğu olarak niteler. Onun " tefekkür kazanında yeni bir terkip yapmaya çalışan ve satıhtaki köpükleri boyuna üfleyen daha sabırlı, daha geniş nefesli, daha az parlak fakat çok daha metin bir üslûpçu” ( Jurnal 1, s.127) olduğunu kaydeder. " XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi bütün dağınıklığına, bütün derbederliğine rağmen, çok zengin bir müşahedeler ve oldukça isabetli hükümler mecmuası; bir talebe kitabından çok meselelerimize ışık getirmek isteyen serazat bir düşünce adamının tereddütlerini, ifşalarını sergileyen bir deneme (dir).” (Kırkambar 1, İst., 2008 s.218). Meriç, bütün derbederliğine, bütün eklektikliğine, bütün acemiliklerine rağmen, Tanpınar’ı son edebiyat tarihçimiz olarak kabul eder.(Jurnal 1, s.128)



Cemil Meriç, Yaşar Kemal üzerine düşüncelerini "Demirciler Çarşısı Cinayeti” ve "Yusufçuk Yusuf” romanları üzerinden hareketle ortaya koyar. Roman tekniği bakımından Yaşar Kemal’i yetersiz bulur. " Demirciler Çarşısı Cinayeti, gerçek bir cinayet: Şuura, idrâke, zevke ve Türk diline karşı işlenmiş” dedikten sonra, Yusufçuk Yusuf’un romanla en uzak bir münasebeti olmadığını söyler. Yaşar Kemal hakkındaki kanaatini " Yaşar Kemal, haddini bildiği zaman ümmi-i âriftir. Bir köy odasında Hz. Ali cenkleri anlatabilir, kasaba kahvesinde saz çalmak da gelir elinden.” ve "coşkun bir muhayyile, ayıklanmamış bir dil, tam bir ‘halk ozanı’. Bu zeki Anadolu çocuğunu, azgın bir graphoman yapan mesuliyetsiz tenkitçilerle reklâm esnafı.” şeklinde ortaya koyar. Nobel peşinde koşacağına, daha çok okumasının, daha az yazmasının hem kendisine, hem de edebiyatımıza hayırlı olacağını belirtir.(Mağaradakiler, s.96).



Cemil Meriç, son yıllarda öne çıkan Vedat Türkali hakkında şunları söyler: "Vedat Türkali yıllarca hocalık yapmış, sinema ile uğraşmış ve ülkenin belli başlı ödüllerinden birine layık görülmüş, kalburüstü bir yazar (…) belli bir dünyanın insanı, minnacık bir dünyanın.” (Jurnal 2, s.315).



Cemil Meriç, Attilâ İlhan’ı ülkemizdeki üç beş dost zekâdan biri olarak görür. Hangi Sol eserindeki ibarelerin bıçak gibi şuuruna saplandığını; Hangi Batı’yı çok sevdiğini; Bıçağın Ucu, Kurtlar Sofrası romanlarındaki düşüncelerle, kendi düşünceleri arasında bir yakınlık bulur. Bütün uçarılığına, dil konusundaki aşırı tutumuna rağmen onun yazılarını beğenerek okur. (Jurnal 2, s.190)



Çetin Altan’ı önemser ve ondan ümitlidir; onu, uyanık bir tecessüs, " eli kalem tutan üç beş bahtiyardan biri. Türkiye’de aydınların mutlak ve insafsız bir yalnızlığa itildiğinden şikâyetçi” biri olarak tanıtır. (Jurnal 2, s.280) Cemil Meriç, onu, " okuyucunun karanlık gecesini şiirin pırıltısı ve öfkenin şimşeğiyle aydınlatan Promete’ye” benzetir.(Jurnal 1, s.372)



Adalet Ağaoğlu’nun çok okunduğu düşüncesinde olan Cemil Meriç, onun Düğün Gecesi romanını değerlendirir. Bu eserin Türk edebiyatının yüz aklarından biri olduğunu ifade eder. Ağaoğlu’nun nezih, içli ve usta anlatımını beğenir. Onun hakkında şu yargıya varır: "Genç romancı, bir yıl önce yaşayan bir Murazaki ile, bir George Sand’la, bir Madam dö Stael’le boy ölçüşebilecek bir kabiliyet.” (Kırk Ambar1, İst., 2006, s.365).



Cemil Meriç, son dönem yazarlarından Pınar Kür’ü de beğenir ve onun hakkında şu olumlu yargılarda bulunur: " Pınar Kür, bir dönemin belki de bütün çöküş dönemlerinin insanlarını çok güzel anlatmış. Kişiler bilhassa kadınlar çok canlı. Ve hiçbiri otomat değil. Hepsi de yaşıyor. Tabiî Kür, kendi dünyasının insanlarını daha iyi tanıyor. Çünkü yaşayan, düşünen, meseleleri olan onlar. İşçi kadınları, daha soluk, daha renksiz, daha irreel.” ( Jurnal 2, s.348- 349).



Marksizm’den İslâmiyet’e geçen İsmet Özel hakkında,"Türkçesi cılız,bodur ve musikisiz. Fransızcayı ancak tefeül yoluyla sökmektedir.” der. ( Jurnal 2, s.301). Bir süre İsmet Özel’in kendisine sekreterlik yaptığını, müeddep bir insan olduğunu, ancak bir süre sonra yanından ayrıldığını da kaydeder.



"Bir Hamit bir Nazif bir Hâşim her okuryazar’ın sevgiyle andığı isimlerdi. O kadar uzağa gitmeyelim. Yakup, Reşat Nuri, Ömer Seyfettin, hatta Nâzım, hatta Necip Fazıl birer bayraktılar.”(Jurnal 2, s.315) diyen Cemil Meriç, âşina olmak istediği çevreye girerken, bu değerlendirmeyi yapar. Şiirde Bakî, Fuzulî, Nedim ve Şeyh Galib’in hâlâ rakipsiz olduğuna inanır. "Hamit veya Fikret, Hâşim veya Yahya Kemal, Necip Fazıl veya Nâzım Hikmet.. Himalayalar’da birer zirve (dir).” (Kırk Ambar 1, s.287). Peyami Safa, Kemal Tahir ve Adalet Ağaoğlu’nun Avrupada’ki çağdaşları ile pekâlâ boy ölçüşebilir yazarlar olduğunu belirtir.



Cemil Meriç’in yukarıdaki değerlendirmeleri, tamamen kişisel görüş ve düşüncelerinden ibarettir. Dolayısıyla bu düşüncelere katılıp katılmamak, okurun kendisine kalmıştır. Eleştirinin göreceli olduğunu dikkatten uzak tutmamak gerekir. Biz, bu yazımızda, Cemil Meriç’in bir kısım edebiyatçılarımız hakkındaki görüşlerini tespit ederek aktarmaya çalıştık. Bilim ve fikir adamlarımız hakkındaki düşünceleri de ayrı bir yazı konusu olabilecek niteliktedir.


 Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Tuncer 
(Maî/Dil-Edebiyat-Kültür Dergisi, İzmir, S:4, Yıl:1, Ekim-Kasım-Aralık, 2009, s.19-21)

 

Cemil Meriç Hakkında

Eserleri

Ardından

Cemil Meriç Yılı

İletişim

- Cemil Meriç Kimdir?
- Cemil Meriç Kronolojisi
- Cemil Meriç'ten Özlü Sözler
- Cemil Meriç'te Kavramlar
- Cemil Meriç Videoları
- Cemil Meriç'ten Levhalar
- Cemil Meriç Albümü
- Eserlerine Genel Bakış
- Eserlerinden Alıntılar
- Hakkında Yazılmış Eserler
- Meşhurların Diliyle Cemil Meriç
- Cemil Meriç'i Yaşatanlar
- Cemil Meriç Yılı Hakkında
- Cemil Meriç Yılı Onur Kurulu
- Cemil Meriç Yılı Yürütme Kurulu
- Duyurular
- Etkinlikler
- Haberler
- Sizden Gelenler
- Cemil Meriç Yılı Broşürü
MKÜ CEMAR
(Cemil Meriç Düşünce ve Kültürel Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi)
Tel.: 0326 - 245 58 45 / 1308
e-posta: cemar@mku.edu.tr

Hatay İl MEM Ar-Ge Birimi
Telefon: 0326 - 227 68 68
www.hataymeb.gov.tr

Bütün hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.


Tasarım ve Programlama:
Hatay İl MEM Ar-Ge Birimi